Gazetemizin çok değerli okuyucuları ;
Yine bir sayıda daha buluşmanın mutluğunu yaşıyorum.
Biliyorsunuz ki araştırmayı yazmayı ve okumayı çok seviyorum.Bu sebeple sizlerle her sayıda farklı konular ele alarak hep araştırdığım merak ettiğim ve sizlerinde bilgi sahibi olamınızı istediğim konular oluyor.Yine bu sayıda faklı bir konu ile sizlerle buluştum.Benimde merak ettiğim ve öğrenmek istediğim konu erkeklerin eşlerine olan sorumlulukları ve görevleri konusu idi.Elbette bu konu hepimiz için çok önem arz ediyordu.Biliyorsunuz ki günümüzde evliliklerin zor bir süreç yaşaması bizim de bu konularda daha hassas olmamız ve aile içindeki görevlerimizin daha iyi anlaşılması gerekliliği hususunu gündeme getirdi.O sebeple bu sayıyı erkeklerin eşlerine olan sorumluğunu konu aldım.Aslında sayfalarca yazılabilecek görevler varken ben kısaca ele aldım diğer sayılarda bu konuya tekrar değiniriz.
Bir evliliğin en önemli yapı taşı sevgi ve saygı dır.bu temel yapı taşı ile korunan inşa edilen evlilikler asla sarsılamaz ve yıkılamaz .Bu sevgi ve saygı en çok koruyacak olan erkekler iken günümüzde kadınlara bu konuda ağır bir yük yükleniyor. Şimdi maddeler halinde erkeklerin görevlerini sıralayalım bakalım.
Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafi erkeğe aittir. Yılda yazlık ve kışlık olmak üzere iki takım elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlık söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tesbit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Âdetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır.
Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasına aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir iş yapmak zorunda değildir.
Ihtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir.
Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmiştir. Hattâ cinsel ilişkiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocuğu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.
Kadının, haftada bir kez anne-babasını ziyaret hakkı vardır, erkek buna engel olamaz.
Erkeğin haklarına bir zarar vemeyen meşru işlerde; kadının meşru çerçevede çalışmak hakkıdır.
Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplarında, kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır.
Bir seçim söz konusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu Islâm bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, “bey”at”tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz (asm) kadınlardan da bey’at almıştır. (bk. Mümtahine, 60/12 âyeti ve tefsirleri.) Hz. Ömer (ra)’den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.[bk. Muhammed Hamîdullah, Islâm Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 (Ibn Kesîr’den nakil)]
Kocanın karısını cinsel yönden tatmin görevi de vardır. Peygamberimiz (asm), karısını düşünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip okşama olmadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir. [Deylemî’den, Gazâlî, Ihyâ IV/52. Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu’s-Sağîr (Fethu’I-Kadîr ile) VI/323)] Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel ilişkiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel ilişkide sadece kendisini düşünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.
Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel ilişki yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır.
Kadın “peşin mihrini” almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir
ERKEKLERİN GÖREVLERİNİ MADDELER HALİNDE İNCELEYELİM;
1- Ona karşı her zaman, güzel huylu olmalıdır.
2- Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalıdır.
3- Eve gelince hanıma selam vermeli (yani selamün aleyküm demeli)
7- Çocukları terbiyede; ona yardım etmelidir. Çünkü, bebek, anasına gece-gündüz ağlayıp, hiç rahat vermez. Onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde, ona imdat edene, Allahü teâlâ yardım eder.
8- Hanımına, memlekette adet olan elbisenin, çamaşırın en kıymetlisini giydermelidir. Ev içinde, her istediği güzel şeyleri giydirmelidir.
9- İyi şeyler yedirmelidir. Zengin ise, helal olan herşeyi almalıdır. Ona geniş, kullanışlı, sıhhi ve İslam hanımına yakışan elbise ve nefis ta’am te’min etmeyi, kendine borç bilmelidir.
Nafakasını sıkmamalı, israf da etmemelidir. Ailenin nafakasına verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Peygamberimiz “sallAllahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: Gaza için sarfedilen, köle azad etmek için, fakire sadaka vermek için ve evindekilerin nafakası için sarfedilen altınların en üstünü ve sevabı çok olanı, evin nafakasına verilen altının sevabıdır.
Hiç olmazsa haftada bir kere tatlı yedirmelidir. Yemeği yalnız yememelidir, çoluk – çocukla yemek sevabtır. En mühim şey, nafakayı, helalden kazanıp, helalden yedirmektir.
10- Hanımını hiç dövmemelidir. Dünya işlerindeki kusuru için, acı, sert söylememelidir. Kadınların kalpleri ince, nazik ve akılları farklı olduğundan, birbirlerine haset edenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kız kardeş ve başka kadınların, hanımını çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle şeyler söylemesine fırsat vermemelidir. Böyle sözlere uyarak, hanımını incitmekten çok çekinmelidir.
Anası, kız kardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uyanık olmalı. Anaya eziyet olunmasına hiçbir suretle göz yummamalıdır. Anasına, kendisi, hanımı ve çocukları, her halükârda saygı göstermelidir. Ana-babaya, kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife olmalıdır. Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını büyük kazanç bilmelidir.
11- Allah ü Teâlâ’nın emirlerini yapmak hususunda olan kusuru için, bir günden çok dargın durmamalıdır.
12- Hanımının huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır. Çünkü kadınlar, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Erkeğe emanet olunmuşlardır. Gülerek tatlılıkla geçinmek için alınmışlardır.
13- Hanımının ahlakında bir değişiklik görürse, kabahati kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, diye düşünmelidir. Evliyadan birinin hanımı, huysuz idi. Buna hep sabreder, soranlara derdi ki, eğer onu boşarsam, ona sabredemiyen biri alır da, ikisinin birden felakete düşmelerinden korkarım. Büyükler buyurmuş ki, bir kimse ailesinin huysuzluğuna sabrederse, altı şey ziyandan kurtulur: Çocuk dayaktan, tabak-bardak kırılmaktan, ahırdakiler dövülmekten, kedi sövülmekten, misafir gücendirilmekten, elbise yırtılmaktan kurtulur.
14- Hanımı kızınca, susmalıdır. Böylece kadın, pişman olup, özür dilemeğe başlar. Çünkü o zayıftır. Susunca mağlup olur.
15- Hanımının iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allah ü Teâlâ’ya şükür etmelidir. Çünkü uygun bir kadın büyük nimettir.
16- Hanımı ile öyle olmalıdır ki, kocam beni herkesten çok seviyor, bilsin!
17- Bakkal, kasap, çarşı, pazar işlerini asla ona bırakmamalı. Evin idaresinde, onun fikrini sormalı. Dışarıdaki büyük işleri söyleyerek, onu üzmemelidir.
18- Çünkü Âdem babamız, ehli olan Havva anamızın daveti üzerine, yanlış iş işledi.
19- Hanımının, günah olmayan kusurlarını görmezlikten gelmelidir. Günah iş ve sözden vazgeçmesini ve namaza, oruca ve gusül abdesti almağa devam etmesini tatlı ve yumuşak sözlerle nasihat etmelidir. Kıymetli elbise ve ziynet eşyası alacağını vadederek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemelidir.
20- Hanımının ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemelidir.
21- Hanımına latife, şaka yapmalı ve kadının seviyesine inip onu hoşnut etmelidir. Nitekim, Allah ü Teâlâ’nın sevgilisi “Sallallahü aleyhi ve sellem”, ezvac-ı mutahharasına karşı, insanların en zarifi idi. Hatta bir kerre Âişe radiyAllahü anha ile yarış etti. Âişe validemiz geçti. Bir daha yarış ettiklerinde, Server-i alem (SallAllahu aleyhi ve sellem) geçti. Müslümanın ehli ile oynaması, boş ve günah değildir, sevaptır.
22- Müslümanlar, ailesini, iyi havalarda, çayırlara, su kenarlarına, haram bulunmayan, kalabalık olmayan yerlere götürerek gezdirmeli, hava aldırmalıdır. Tatil günlerinde, kalabalık zamanlarda gezdirmemelidir.
23- Hanımını fitneye dedikoduya sebep olan yerlere göndermemektir.
24- Hanımına Kur’an-ı kerim okumasını, farzlardan, haramlardan ona lazım olanları, öğretmelidir.
26- Hanım, yalnız evde, kocasına karşı süslenip, başka kimselere süslenmemelidir.
27- Hanımından izinsiz sefere, gezmeye tatile hatta nafile hacca gitmemelidir. Sefer, insanın adi yürüyüşü ile üç gün, üç gecelik yani 104 km.lik yoldur.
28- Hanımı namaz kılıyor ve erkeğine itaat ediyorsa, ondan başka evlenmemelidir. Zira hanımı arasında adalet ve eşitlik yapmıyanlar Cehenneme gideceklerdir.
29- Hanıma, gamını, kederini, düşmanlarını, borçlarını söylememelidir.
30- Ona, yanında ve yanında olmadığı zamanlarda, hep hayır dua etmeli, fena dua etmemelidir. Çünkü, gece-gündüz onun için çalışmaktadır. Onun ekmekçisi, aşçısı, terzisi ve hamamcısı ve malının bekçisi ve yoldaşı munisi yari ve nigaridir.
Bu maddeleri okurken bile duygulanmamak ve merhamet dolu olmamak mümkün değil. Yüce Mevlam bile biz kadınlara ne kadar çok merhamet göstermiş. En çok ta şu madde beni duygulandırdı ; “Hanımının huysuzluklarını, yumuşak karşılamalıdır. Çünkü kadınlar, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Erkeğe emanet olunmuşlardır. Gülerek tatlılıkla geçinmek için alınmışlardır.” Ne kadar muhteşem bir cümledir, ALLAHIM bizi eşlerimize emanet ediyor ve şu dönemde bu güzel maddenin bile kıymetini anlayamayan, bilemeyen nice eşler mevcut.
O kadar çok yazacak konu ve söyleyecek sözüm var ki maalesef diğer sayılara kaldı. Bir diğer sayıda görüşmek üzere demeden önce 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA GÜNÜ SEBEBİ İLE ATAMIZI MİNNETLE ANIYORUM.
BİZİ BU GÜNLERE ÇOK ZORLU MÜCADELELER İLE GETİREN ATAMIZ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü YÜREĞİMİZDE TAŞIDIĞIMIZI VE BİR ÖMÜRDE TAŞIYACAĞIMIZA YÜREKTEN İNANIYORUM. SAĞLICAKLA KALINIZ.