ALİ’NİN DEVE KARŞI ZAFERİ (Son bölüm)
Ali büyük annenin yanında bir süre kaldıktan sonra küçük av köpeğini de beraberinde götürerek evin yolunu tuttu. Aliyi o gece hiç uyku tutmamıştı, Ayşe’yi hep gözünün önüne getiriyor onun dev yaratığının ellerinde çaresizce çırpınışları aklından hiç çıkmıyordu Ayşe’yi o kadar çok seviyordu ki ondan uzakta kalmak dayanılır gibi değildi. Ayşe’yi o dev yaratığının elinden ne yapıp, yapıp mutlaka kurtarmalıydı. Ama nasıl? Çok kolay bir işte değildi Ayşe’yi kurtarmak. Her ne pahasına olursa olsun bunu deneyecekti. Kafasında çeşit, çeşit planlar yapıyordu, bunun bir yolunu bulmalıydı belki başaramayacaktı fakat çok sevdiği arkadaşı Ayşe için gerekirse ölümü bile göze almaya karar verdi. Sabahleyin erkenden yollara koyulacaktı bir anda o kocaman cüsseli dev gözünde küçülüvermişti. Zekasını kullanarak Ayşe’sini devin elinde oyuncak olmaktan kurtarıp çok sevdiği büyükannesine kavuşturmak ve eski mutlu günlerine dönmek, en büyük hayali olmuştu Ali’nin. Ali saatlerce planlar, planlar yaptı, kafasında düşler kurdu. Ayşe’yle birlikte geçirdiği zamanlar sinema şeridi gibi gelip geçti hafızasından. Sonunda gözleri yavaş, yavaş küçülüverdi ve derin bir uykuya dalıverdi. Ali uyandığında gün neredeyse aydınlanmaya başlamıştı yatağından fırladığı gibi elbiselerini çabucak giyiniverdi her sabah uyanışında yaptığı gibi bir bardak sütle bir iki parça kurabiyesini atıştırdıktan sonra, odunluğa girdi, direkte asılı kalın sicim ipini omzuna attı sapanını da boynuna astı. Küçük av köpeği ondan önce hazırlanmış kuyruğunu bir sağa bir sola sallarcasına şaklabanca hareketlerle bir an önce gidip Ayşe’yi kurtaralım havasına girmişti adeta. Ali küçük köpeğinin başını şefkatle okşayarak , seni anlıyorum ama bana yardımcı olmak istiyorsan böyle gürültü yapma sakın, sessiz ol ve ben ne dersem onu yap tamam mı dedi küçük ava köpeği de Ali’nin söylediklerini anlamışçasına ufak, ufak iniltili sesler çıkararak sessizliğe büründü. Ali ve küçük köpeği yeniden ormanın yolunu tuttular uzun bir yürüyüşün ardından ormandan çıktılar ve devin mağarasının bulunduğu kayalıklara yaklaştılar. Ali kafasında tasarladığı planlarını yürüyüş boyunca en ince ayrıntılarına kadar gözden geçirmişti. Ormanın çıkışında devin mağarasına yakın iki büyük çam ağacını, yanında getirdiği kalın sicimle birbirine ağacını, yanında getirdiği kalın sicimle birbirine bağladı. Dev yaratığının her vakit, bu iki çam ağacının arasından ormana girdiği kocaman ayak izlerinden belliydi. Bu arada devin uykuda olduğu kulakları sağır eden horultusundan belli oluyordu şimdi planın ikinci kısmına geçmişti. Ali kendisi ağaçlardan birisinin arkasına gizlenecek, küçük av köpeği de devin mağarasına yaklaşıp yüksek sesle havlayarak devi uykusundan uyandıracak, ormana doğru koçarak devi de peşine takarak tuzak kurdukları çam ağaçlarına doğru koşturacaktı. Ali artık harekete geçmenin tam zamanı diyerek küçük köpeğine işaret etti küçük av köpeği Ali’nin işareti üzerine hızla devin mağarasına doğru koşarak havlamaya başladı. Devin kendisini yakalamayacağı bir mesafe de duru verdi ve iki ayakları üzerinde sürekli havlamaya başladı. Küçük köpeğin havlama sesiyle uyanan dev gözlerini ovuşturarak mağaranın kapısındaki kaya parçasını yana doğru iteledi karşısında durmadan havlayan küçük av köpeğini gördü sırıtarak demek ki bu günkü yemek kısmetim ayağıma kadar gelmiş şunu yakalayıp bir güzel mideme indireyim bari dedi. Dev köpeğin arkasından hızla koştururken küçük köpekte planını uygularcasına yokuş aşağı tuzak kurdukları çam ağaçlarına doğru hızla kaçmaya başladı küçük av köpeği önde dev yaratığı da arkada öyle bir kovalamaca başlamıştı ki dev yokuş aşağı çıplak ayaklarını bastığı yerler toz dumana karışıyordu. Küçük köpek tam iki çam ağacının arasına geldiğinde devin kendisine iyice yaklaştığını fark etti ve tam bir av köpeğine yakışır hareketle iplerin üzerinden sıçrayarak atlayıverdi. Kendisine kurulan tuzaktan habersiz dev, küçük köpeği yakalayabilmek için yokuş aşağı çam ağaçlarının arasından geçiyordu ki ayakları ipe öyle bir takıldı ki taklalar atarak ve yuvarlanarak metrelerce sürüklendikten sonra kafasını ağaçlara çarparak kan revan içerisinde bayılıp kalıverdi. Dev yaratığının kafasından ağzından ve burnundan kanlar fışkırıyordu adeta. Ağaçların arkasında. Saklanan Ali, dev yaratığının hareketsiz yerde yattığını görünce onun artık hiç kimseye zarar veremeyeceğine kanaat getirerek hızla devin mağarasına doğru koşmaya başladı küçük av köpeği de Ali’nin peşinden koşarak onu takip ediyordu. Mağaraya girdiklerinde küçük Ayşe’yi korkundan bir köşede büzülmüş ve ağlamakta olduğunu gördüler. Ali hemen Ayşe’nin boynuna sarılarak kalk Ayşe’m çabuk olmalıyız bu dev yaratığı kendine gelmeden hızla buradan uzaklaşmalıyız dedi. Küçük Ayşe’de gördüklerine inanamamış Ali bunca tehlikeyi göze alarak onu kurtarmaya gelmişti. Hep birlikte mağaradan çıktılar ve yokuş aşağı hızla koşmaya başladılar. Dev yaratığı yuvarlanıp düştüğü yerde halen hareketsiz bir vaziyette yatıyor ayağa kalkması da pek kolay gibi görünmüyordu. Ali, Ayşe ve küçük av köpeği durup dinlenmeden ormanın derinliklerinde kayboldular ormandan çıktıklarında köye yaklaştıklarında artık tehlikenin geçtiğini ve o dev yaratığın kendilerine zarar veremeyeceğini düşünerek yemyeşil çimenlerin üzerinde uzanıp bir süre dinlendikten sonra. Aliyle Ayşe el ele küçük av köpeği de peşlerinde neşe içerisinde şarkılar söyleyerek bir an önce büyükanneye kavuşmak ve o müthiş zaferlerini anlatmak için can atıyorlardı. Aliyle Ayşe el ele köye girdiklerinde büyükanne küçük Ayşe’sini görünce oturduğu taşın üzerinden sevinçle öyle bir fırlayarak Ayşe’yi kucaklayarak bağrına bastı ki buna yürek bile dayanamazdı. Köy bu sevinçli haberle bayram yerine dönmüştü adeta. Alinin onlara Ayşe’yi o dev yaratığının elinden nasıl kurtardığını anlattığında köylüler gözlerine inanamadan. Aliyi can kulağıyla ve heyecanla dinlediler. Büyükanne Ali’yi de bağrına basarak öpücüklere boğdu Ayşe’ye dönerek güzel kızım bu yaşadıklarımız hepimize ders olsun ve bir daha sakın tek başına ormana gitme sana bir şey olsa ben sensiz nasıl yaşarım kuzum dedi ağlayarak o günden sonra da Ali, Ayşe’sini hiç mi hiç yalnız bırakmadı küçük cüssesiyle o kocaman deve öyle bir ders vermişti ki bir daha o dev yaratığının izine bile rastlamadılar. Şirin köylerinde güle oynaya huzur içerisinde hep birlikte yaşamlarını sürdürdüler. Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine…
SON