Geçen zaman üzerine..
Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman hepsi bizim bir parçamız bunu biliyoruz. Geçmişe baktığımızda en çok mutlu olduğumuz anlar birden su yüzüne çıkıyor.Onları hatırladıkça mutlu oluyoruz. Bazen ise geçmişin cam kırıklıkları tenimizi öyle bir keser ki kan kaybından komaya girebilecek hale bile gelebiliriz.Geçmiş yaşam, anılar hayal gücünün ve duygusal tesirlerin de etkisiyle üstümüze gelip bizi yakalar.
Acayip hikayeler dizisinin bir bölümünün ana sorusu gibi ” Sen 4 dakikada boyunca bir bıçağı bir yere saplamadan elinde tutabilir misin? ” Bu soru etrafında dönen bölüm boyunca Kumarbaz Salim kendiyle savaşır. Kumar oynadığı için eşiyle arası bozulan Salim kendini zenginlerin arasında bambaşka bir oyunun bir kurbanı olarak bulur. Ve o 4 dakika artık Salim için hiç kolay olmayacaktır.
Şimdiki zamanın içinde hapsolmuş olan Salim zamanla adeta bir savaş verir ve kazanan zaman olur.
Zaman öyle bir şey ki yaşadıklarınla anlam bulur veya yaşadıklarınla anlamsızlaşır. Zaman öyle bir şeydir ki acı çektiğin an içinde uzadıkça uzar. Mutlululuğunun evereste ulaştığı an ise zaman kısaldıkça kısalır. Mesela, hayatının aşkını bulduğunu sandığın anlarda zaman dört nala koşan bir atın tepesindedir. Tam tersine stresini en üst seviyeye koyan çok önemli bir iş mülakatına gireceksen de zaman çayırda otları yiyerek yol alan minik bir kaplumbağanın sırtında kral mezarlarına doğru gidiyordur.
İşte zaman belli bir akışta giderken biz o geçen zamanı nasıl hissediyoruz önemli olan biraz da bu sanırım. Zamanın yavaş mı, hızlı mı geçtiği yoksa tamamen donup kaldığı bir durumda mı olduğu tamamen bizim onu nasıl hissettiğimize ve algıladığımıza bağlıdır.
Marc Wittman, Hissedilen Zaman kitabında bir çok araştırmanın zaman duygusunun tecrübe edilen ve bellekte korunan değişikliklerinin sayısına bağlı olduğunu gösteriyor ; dolayısıyla zamanın nasıl hissedildiğini hayattaki deneyimler aracıyla etkilemenin mümkün olduğunu belirtiyor. Belli bir süre içinde daha çok anı depolamak daha uzun bir zamanın geçtiği hissini yaratacağını söylüyor.
Peki Whittman’a göre geçen zamanı uzatmak, daha uzun yaşamak mümkün mü?
Onun deyimiyle yaşanan deneyim miktarı – yani hayatımızdaki duygusal renklilik ve çeşitlilik – ne kadar çok olursa hayat öznel olarak o kadar da uzun görünür.
Bazen geçmiş zamanı düşünürken ya da gelecek zamanı inşa ederken şu anı (şimdiki zamanı) kaçırıyoruz. 1
Carpe Diem t-shirtlerini hepimiz göğsümüzü gere gere meydanlarda giyeriz.
Bütün sosyal medya hesaplarımızın profil bölümüne veya durum kısmına ” Carpe Diem ” yazarız. Zaman üzerine sohbet olduğunda en iyi Carpe Diem savunucusu biz bile olabiliriz. Anı yaşa kardeşim bugün çal yarında oyna,olley!
İşte bu, o kadar da basit değildir.
Peki nedir Carpe Diem?
Carpe diem, Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius’un bir dizesinde geçen gününü gün et, zamanın tadını çıkar, günü yakala, anı yaşa veya günü yaşa gibi anlamlardaki özdeyişdir.
Bu özdeyiş hedonist felsefenin bir savunucusu gibi gözükse de aslında gelecek hakkında endişelenmek yerine yaşanılan anın değerine vurgulamak için yapılan bir uyarıdır.2
Bu sözün çok geçtiği Ölü Ozanlar Derneği filminde “Sadece bir tane hayatınız var ve şimdi yapmayacaksınız da ölünce mi yapacaksınız?” ifadeleri ile anın değerinin bilinip ona göre hareket edilmesi gerektiği anlatıyor. Bizde gündelik dilde hayat göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor diyoruz. Ve biz ölümlüler bunu bu şekilde kabul ediyoruz. Aslında yaşadığımız hayat o kadar da kısa olmayabilir. Seneca yaşamın kısalığı üzerine adlı eserinde boşa harcanmayan doğru kullanılan yaşamın yeterli uzunlukta olduğunu savunur.Geçen zaman içinde yaşamak; kendini tanıdıkça yaşamın farkında olabilme ve kendine alan yaratabilmektir.
Zamanı yenebilmek ise yaşanan anın şahitliğinde biraz da kendini tamamlayabilmektir. Gözlerini açtığın anda arkaya baktığında rengarenk çiçeklerle dolu bir bahçe görüyorsan yaşamı harcamamış, o bir tek yaşamı doğru kullanmışsındır.
Ve şunu da atlamamak gerekir ki insanın yaşadığını en çok hissettiği zamanlar onun doğurduğu zamanlardır. Doğurmak ile ne mi anlatmak istiyorum?
Nietzche ‘nin kanında, damarlarında tüm hücrelerinde Zerdüşt’ ün nefesinin geçtiği andan itibaren Nietzche bir doğum sürecine girer. Nietzche bunu beynimin doğum sancıları geldi diye niteler. İşte böyle zamanlarda zaman ne kadar ileriye dönük işliyor gözükse de aslında zaman Zerdüşt gibi dağların sessizliğinde inine çekilmiştir. Yaratıcı ananın kutsal ruhu, zamanın içinden geçerken yaşanılan anı verimli kılacak ve insanın ömrünü uzatacaktır. Biz de yaşamak için üretmeli, yaratmalı, arkamızda rengarenk bir bahçe bırakmalıyız.
Eşe Güngör
23.09.21
1 Marc Wittman, Hissedilen Zaman
2 Kaynak ; Vikipedi